بَاب مَا
يَقُولُ
الرَّجُلُ
فِي
رُكُوعِهِ وَسُجُودِهِ
146-147. Rüku'da Ve
Secdede Ne Söylenir?
736
حَدَّثَنَا
الرَّبِيعُ
بْنُ نَافِعٍ
أَبُو
تَوْبَةَ
وَمُوسَى
بْنُ
إِسْمَعِيلَ
الْمَعْنَى
قَالَا حَدَّثَنَا
ابْنُ
الْمُبَارَكِ
عَنْ مُوسَى قَالَ
أَبُو
سَلَمَةَ
مُوسَى بْنِ
أَيُّوبَ عَنْ
عَمِّهِ عَنْ
عُقْبَةَ
بْنِ عَامِرٍ
قَالَ لَمَّا
نَزَلَتْ
فَسَبِّحْ
بِاسْمِ رَبِّكَ
الْعَظِيمِ
قَالَ
رَسُولُ
اللَّهِ صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
اجْعَلُوهَا
فِي رُكُوعِكُمْ
فَلَمَّا
نَزَلَتْ
سَبِّحْ
اسْمَ رَبِّكَ
الْأَعْلَى
قَالَ
اجْعَلُوهَا
فِي
سُجُودِكُمْ
Ukbe b. Amir'den;
demiştir ki: [Fesebbih bismi Rabbikel Azim] (Vakıa 74) = "O halde Rabbini
o büyük adiyle tesbih (ve tenzih) et" ayet-i kerimesi inince, Resulullah
(sallallahu aleyhi ve sellem); "bunu rükunuzda söyleyin" buyurdu.
[Sebbih isme
Rabbike'l-A'la] (A'la 1) = "Rabbinin o çok yüce adım tesbih (ve tenzih)
et" ayeti inince de, "bunu da secdenizde söyleyin" buyurdu.
Diğer tahric: İbn Mace,
ikame; Darimî salat; Ahmed, IV-155.
AÇIKLAMA:
Hadis alimlerinin
beyanına göre, "bunu secdenizde okuyunuz" cümlesi ile "bunu
rükuunuzda okuyunuz" cümlesindeki "zamirlerinin mercii"[A'la 1]
ayet-i kerimesiyle [Vakıa 74] ayet-i kerimesi değildir. Ancak bu ayet-i kerimelerin
ihtiva ettikleri Cenab-ı Hakk'ın her türlü noksan sıfatlardan münezzeh ve kemal
sıfatlarıyla muttasıf oluşuyla ilgili manadır. Bu mana Celaleyn ve Medarik
tefsirlerinde şöyle ifade edilmiştir: "Rabbini ona layık olmayacak şeylerden
tenzih et." Beyzavî tefsirinde ise, şöyle ifade ediliyor: "Rabbinin
adını sapık te'villerden, başkasına da o adı vermekten kaçın, onu en yüce bir
tazım ile an." Gerçekten bu zamiri makablinde bulunan ayet-i kerimelere
göndermek imkansızdır. Çünkü o zaman, rüku’ ve secdede bulunduğunuz zaman bu
ayet-i kerimeleri okuyunuz" manası çıkar. Halbuki hiçbir zaman rüku ve
secdede ayet-i kerime okunamaz. Bu sebeble Resul-i Ekrem (Sallallahu aleyhi ve Sellem) rüku'-da
sadece; "Sübhane Rabbiyel azim" secdede ise, sadece "sübhane rabbiyel-a'la"
derdi. Bu ayetleri okumazdı. Ayet-i kerimelerde bulunan kelimesi Bazı müfessirlere göre zaiddir,
bazılarına göre değildir. Çünkü Cenab-ı Zulcelal'in zatı gibi ismi de her türlü
noksanlıktan münezzehtir. Bu bakımdan ismini de noksanlıklardan tenzih etmek
gerekir. Aynı zamanda isim müscmmaya delalet eder. Tefsir-i Kebir sahibi Fahr-i
r^zî'nin beyanına göre kelimesinin manası, "zatında ve sıfatında
kamil" demektir. ise "sadece sıfatında kamil" demektir.
"Kebir" kelimesi ise, sadece "/atında kamil" demektir.
"Sübhane Rabbiyel-azîm" cümlesinin rüku'a, "Sübhane Rabbiyel'
a'la" cümlesinin de secdeye tahsis edilişinin hikmeti hadis alimleri
tarafından şöyle açıklanmaktadır: İnsanın en şerefli organı olan alnım
Allah'ın huzurunda yere koyması anlamına gelen secde mutlak eğilmekten ibaret
olan rüku'dan daha faziletlidir. Bu sebeple mutlak bir tevazudan ibaret olan
rüku'a mutlak azameti ifade eden
kelimesi tahsis edilmiş, tevazünün son haddi olan secdeye ise,
"ism-i tafdil sigası" olan kelimesi tahsis edilmiştir.
Hattabî'nin beyanına
göre bu hadis, rüku' ve secdede teşbih etmenin farz olduğuna delalet
etmektedir. Çünkü bu hadiste Allah'ın emri ile Resulünün beyanı birleşmiştir.
Bu bakımdan rüku ve secdede teşbihleri terketmek caiz değildir. Nitekim İshak
b. Rahuye de bu görüştedir. Ahmed b. Hanbel'e göre bu teşbihleri okumak ve rükudan
doğrulunca "semiallahu limen h anı ide h, Rabbena lekel-hamd" demek
vacibdir. Bile bile terk edilirse namaz fasit olur. Unutularak terk edilirse,
sehv secdesi gerekir.
İmam Şafii, Malik, Ebu
Hanife ve ulemanın büyük çoğunluğuna göre ise, rüku ve secdedeki tesbihat vacib
değil, sünnettir. Delilleri ise, Müsî' hadisi (namaz kılmayı beceremeyen kimse
ile ilgili hadis) diye bilinen 856 numaralı hadistir. Çünkü bu hadiste Resul-i
Ekrem karşısındaki şahsın ihtiyaçtan dolayı namazın butun farzlarını açıkladığı
halde rüku ve secde teşbihlerinden bahsetmemiştir. Şayet bu tashihler farz
olsaydı, onları da açıklaması gerekirdi. Çünkü bu açıklayışı esnasında namazın
farzlarından bir tanesini bile eksik bırakması onun tebliğ görevine aykırıdır.
Bu sebeble "ihtiyaç anında beyanı te'hir etmek caiz değildir" sözü bi
kaide olmuştur. Öyleyse Müsî1 hadisinde rüku' ve secde teşbihlerinden
bahsedilmediğine göre bu teşbihler farz değil, sünnettir.